hesabın var mı? giriş yap

  • büyük britanya büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz...

  • 80'li yıllarda durmaksızın 21 gün yağmur yağdığını bizzat gözlemlediğim şehir. annem ise 1970'te hiç aralıksız 40 gün yağdığını söylüyor. annem asla yalan söylemez ve silahını akıllı bir adamın düşüncesinden bile daha hızlı çeker.

  • normal olmayan olayların yaşandığı şehirdir..

    çok yakın bir arkadaşımdan birebir dinlediğim bir anekdotu paylaşacağım.. (bkz: sözlükte anekdot paylaşmak)

    ________________________

    daha önceden otla bokla hiç işi olmayan 3 arkadaş iş gereği amsterdam'a yol alır..
    otururlar bir coffe shop'a. sigara ile araları olmadığından space cake siparişi ile gece başlar. klasik olarak "bana bişey olmadı, bana bişey olmadı" diyerek kekleri altın gününe gelen mübeccel hanım gibi yutarlar.
    çıkıp gezerken space cake etkisini göstermeye başlar. biraz gezip kafa yapıp eğlendikten sonra otele doğru yol alırlar. fakat grupta iki kişi aynı odada kalırken, bir kişi başka bir otelde tek başına kalmaktadır.
    otellere dağıldıktan sonra "tek kalanı bir kontrol edelim. öldü mü, kaldı mı, yattı mı, battı mı?" diyerek bir telefon açılır.

    çift: olum, napptın lan? bulabildin mi odanı, yatağını? ahuahaueehe
    tek: buldum aq buldum da odada 2 tane cüce var. sağa sola koşuşturuyor ibneler. dur kovaliyim şunları. kapat.. kapat!..

    bu konusmadan sonra çift kalanlar "ohooo, adamın kafaya bak lan!:)" diye gülüp eğlenir. yarım saat sonra yine ararlar..

    çift: nedir durum, yakaladın mı cüceleri? ahuahhnhehhhehuhehe
    tek: bir tanesi kaçti, diğerini yakaladım. elini ağzını bağlayıp kapattım elbise dolabına. yatıyorum şimdi, hadi iyi geceler..
    diyip kapatır telefonu..

    ertesi sabah olur, güneş doğar. çift kalan arkadaşlarlar tek olanın oteline gider. odasına çıkarlar.
    adam yeni uyanmış, hala dün gecenin etkisinde. gülüp eğlenirken "nerde lan cüce?" diyip dolabi bir açarlar ki kanlı-canlı bir cüce eli ağzı bağlı dolapta yatıyor. hepsinin öd boka karışıyor tabi. adamı çözüyorlar ve herif bağıra çağıra vurup kapıyı çıkıyor.
    3 kafadar uzun bir süre kendine gelemiyor.
    işi aslı lobiye indiklerinde ortaya çıkıyor. meğerse o gece otelde cüceli-müceli bir eğlence varmış. cüceler otelin katlarında, odalarında heyyo meyyo diye koşup duruyormuş..

    ________________________

    herif allahtan iyice uçup cüceyi camdan atmamış dedim.

    zaten son günleri olduğu için de; pılı pırtı toplayıp istikamet istanbul deyip başları belaya girmeden de memlekete dönmüş bu arkadaşlar..

    kıssadan hisse: amsterdam'da ne görürsen gör, "he he" deyip geçiceksin aga.. hayal olmasındansa, gerçek olma ihtimali daha fazla..

  • topkapı'dan bekar olarak bindiğim, tuzla'ya varınca evli ve elimde bir çocukla indiğim otobüs hattı. iner inmez tuzla ilköğretime yazdırdık tabi çocuğu.

  • hafıza ustaları.

    örneğin elektrik mühendislerinin dehası nicola tesla, hayatı boyunca çok az şeyi not etmiştir. fotoğrafik hafızaya sahip tesla, laboratuvarı 1885 yılında yandıktan sonra bir çok çalışmasını tekrar oluşturup kaldığı yerden devam edebilmiştir.

    bir başka manyak ise amerika'nın 26. başkanı theodore roosevelt. bir günde bir kaç kitap okuyup en ufak detayları dahi hatırlayabilmekteymiş haspam. 2 farklı sekreterine farklı iki konu üzerine rapor yazdırırken aynı zamanda hiç duraksamadan kitap okuyabilen bir adammış.

    ünlü piyanist ve besteci sergei rachmaninov ise notaları çok çok kısa süre içerisinde ezberine alabilme yeteneğine sahipti. çok karmaşık notaları belki de normal bir insanın ayları bulacak ezberleme süresi rachmaninov için sadece bir kaç günle sınırlı idi.

    bir başkası ise hepimizin bildiği kim peek. tanıdık gelmedi mi? dustin hoffman desem? yağmur adam desem? evet o filme esin kaynağı olan kişidir peek. öyle bir hafıza yeteneği vardı ki, hayatı boyunca okuduğu 9 binden fazla kitabı ezbere bilmekte idi. üstelik bu kitapları aynı anda iki sayfayı okurken ezberlerdi. birini sol gözü diğerini sağ gözü ile desem" yoh artık!" dersiniz ama gerçek bu.(ben de dedim. o ne lan bukalemun gibi?)

    400 yılı aşkın süreden bu yana italyan olmayan ilk papa olan polonyalı papa 2. john paul( evet ağca'nın vurmaya çalıştığı) ise yarı fotoğrafik hafızaya sahipti. küçümsemeyin, 21 dil ve 100 kadar lehçeyi bilmek kolay değil. yarı marı idare edecen artık.

    filipinlerin tartışmalı başkanlarından ferdinand marcos ise daha değişik. sayfalarca uzunluktaki yazıları, konuşmaları hafızaya almak konusunda uzman birisi. 1935 yılında yazılan filipinler anayasasını düz veya tersten harfi harfine duraksamadan ezbere okuyabilmekte ve saatler sürecek bir konuşmasının metinlerini sadece bir defa göz gezdirerek ezberleyebilmekte idi. neye yaradı? öldü gitti o da.

    bir de gezegende sadece 12 kişide olan bir özellik olan hipertimezi yani "ultra mega über süpersonik otobiyografik hafıza" sahibi insanlar var. misal bunlardan birisi marilu henner, hayatındaki her detayı, günü saati dakikasına kadar hatırlayan ve hala normal boyutlarda bir kafaya sahip olan birisi. ben de bu özellik olsa herhalde bedenimden büyük kafam olurdu, kan lazım kan o kadar çalışan beyine!

    ha bir de 25 bin kişilik ordusundaki herkesi birebir tanıyan julius caesar var. böyle komutan düşman başına mı desem ne desem
    - şş sezar geliyo lan. dikkaaaat!
    - hey sen! gonyalının yanındaki. hey alex sana diyorum. sakal yakışmamış, bıyık daha iyi duruyordu sende, hemen kez sakali!
    -?!!
    - gonyalı. kaç kere diyeceğim sana, ivan ile takılma, adam hırhız ruhlu. benden söylemesi.
    - ?!!

    ve geldik bu hafıza olaylarının ağababasına. pek adını duymamış olabilirsiniz ama napoleon bonaparte sayısız rakam, insan, harita, detay ve askeri hareketleri mükemmele yakın hatırlamasıyla meşhurdu. bu özelliğini düşmanının sonraki hamlelerini tahmin etme ve bu ihtimaller üzerinden çok karışık, detaylı ve hızlı bir şekilde strateji ve emirler geliştirme yolunda başarı ile kullanmıştır.

    ben daha bu entride ilk yazdığım adamı hatırlamıyorum adamlara bak amk! hah ilk yazdığım adam tesla imiş, yukarı baktım. tesla iyidir, candır.

    ediyşın: candyline'e uyarı için teşekkür.
    400 yıldan bu yana ilk italyan olmayan papa olarak düzelttim papayı(cümleye bak amk!

  • merkeze gelir gelmez kaldığımız otelin hemen dibinde karşılaştığımız manzara ile tebessüm ettirmiştir.
    link

  • aşağıdaki liste rulo pasta ve ekler odaklı olup tamamen kişisel notlar içermektedir.

    inci pastanesi: bahariye'deki şubesinden alman pastası veya rulo pasta alınarak mutlaka çay bahçesine inilmeli. hatta giderseniz elli yıldan uzun süredir buranın emektarı olan tevfik abi'ye bir selam verip halini hatrını sorun, ben de selam söyleyin.

    elif pastanesi: moda caddesi üzerinde bulunan bu tatlı pastanenin pastaları çok başarılı olmakla birlikte eklerleri de bulunduğu raftan göz kırpıyor, aklınızda olsun.

    eyfel pastanesi: bir zamanlar fırtınalar estirirken, eskisi gibi kalamayıp değişen bir pastane olsa da pastaları başarılıdır.

    pasta sanatı: ruhumu teslim edebileceğim yegane yer. böğürtlenli, limonlu, çilekli, muzlu, karamelli ve aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyle ekler yapabilen müthiş yer. seviyorum merkez!

    maria's cheesecakes: amerikalı maria ablamızın türkiye'ye yerleşmesi ve ardından en iyi bildiği işi yapmasıyla gelişen bir hikayesi var buranın. inanılmaz lezzetli, birçok farklı çeşitte üretim yapıyorlar. tavsiyem, belçika çikolatalı cheesecake.

    seval pastanesi: çengelköy'de bulunan, 1952'den beri hizmet veren küçük güzel bir pastane. kremalı tüm pastaları şahane, özellikle muzlu rulo pastası. muzlu rulo önemli.

    hafız mustafa: sütlü tatlılarının üzerine söylenebilecek tek bir kelime dahi yok. kazandibi rocks.

    şekerleme / çikolata kategorisinde ise;

    şekerci cafer erol: badem ezmesiyle yaptıkları ve meyve-sebze şeklini verdiklerini tatlıları, taze olarak ürettikleri akide şekerleri (bergamotlu tercih sebebidir) çok lezzetlidir. (buradan yaptıracağınız küçük bir paketle sokak sokak gezerek moda burnu'na giderseniz aldığınız keyif kat kat artar, bence.)

    ali muhiddin hacı bekir: glikoz şurubu kullanmadan ürettikleri bol fındıklı lokumlarını, benim gibi lokum sevmeyen biri bile sinsi sinsi yiyor. söyleyeceklerim bu kadar.

    çikolata dükkanı / asuman: bir dönemin sosyal medya ivmesiyle yükselişe geçen ve kavanoz tatlı konseptiyle çikolata ve çikolatalı tatlı satışı yapan bu işletmenin açık çikolataları oldukça başarılı. özellikle bademli, frambuazlı, portakallı ve kahveli çikolatalarını denemeniz gereken bir konu olduğu kanaatindeyim.

    kemal usta waffle's: bu abimiz kadıköy'de agar.io oynar gibi takılmakta. her sokakta bir şubesini görebildiğimiz ilginç bir zincir olma yolunda hızla, durmaksızın ilerliyor. kendisinin waffle'ını vazgeçilmez yapan ise malzemesinin tazeliği, bolluğu ve kullandığı sosların lezzeti.

    mendel's: the grand budapest hotel'deki tatlıcıdan esinlenerek bu ismi alan mekanın konsepti de bu filmin üzerine. sunumdaki birtakım artizan hareketler ver her servis öncesi sunumu çekip çekmeyeceğinizin sorulması dışında gerçekten çok leziz tatlılar üretiyorlar. filmdeki tatlı da burada mevcut.

    cafe wien: bu mekan en iyi tatlıcı olmaktan ziyade viyana tatlıları yapan sevimli bir mekan. reasürans çarşısı'nın içinde yer alıyor, farklı bir şeyler denemek isteyenler için sona iliştireyim. ha bir de, bu kıvamda şişhane'de türk alman kitabevi cafe var ki, onlar da alman tatlılarını başarıyla üretmekte ve kalplerimizi çalmaktalar.

  • olması gereken ilginin olmadığını fark ettim ve üzüldüm açıkçası.

    biraz bilgi..
    1981 doğumlu, amerikalı şarkıcı ve söz yazarı. takma isim olarak bunu kullanmasıyla beraber orijinal ismini bilmiyorum. belki de medya da hiç paylaşmamıştır. country tarzı müzik yapmaktadır. "ben country sevmem" felan demeden bi dinleyin derim. beni country biraz sıkardı ama 'country ve ötesi' olarak tanımlayabilirim israel nash'ı.

    biraz yorum..
    bi iron of the mountainaçıyorum sarhoş ediyor. zaten captain fantasticfilminin ikinci yarısında çalan rain plansşarkısındaki büyüleyen melodiler ve anlamasam da söylediği sözler ile 'youtube en çok çalınanlar' listemde kendini o günden bugüne korumakta*. kaptan fantastik izleyen çevremde dahi, müziğini keşfetmemiş olmaları şaşırtıyor. gittiğim bulunduğum arkadaş gruplarında çalıyorum youtube'dan, 5 ay sonra görüştüğümüzde adamın parçasını dinlerken yakalıyorum onları.
    film müzikleri uzun soluklu olmuyor pek. filmin etkisi sönünce anlamsız kalan pek çok heyecanla dinlediğim film müziği oldu ama tek geçerim israel'i o kadar.
    birkaç öneri:
    (bkz: iron of the mountain) https://www.youtube.com/watch?v=o06qvbky8mq
    (bkz: rain plans) https://www.youtube.com/watch?v=lur7ci1sq4y

    her nasıl oluyorda bu adam keşfedilemiyor diye sızlananlardandım. ama bakıyorum da vikipedi'de bile türkçe bilgilerine ulaşamıyoruz. kendi israel nash sitesinde bile kendi bilgisine denk gelmedim. bunlar ufak engelken müziklerini dinlemeye mani olmuyor elbet. gönül isterdi ki daha yakından tanıyalım. bu muhteşem parçaları ortaya koyarken nasıl ilham almış, merakımızı giderelim işte. ama bi müddet daha ulaşamayacağız anlaşılan. belli mi olur belki daha büyük projelerde parçalarını patlatır da ancak öyle tanıyabiliriz.

    aslında ufak bi dipnotta düşmek istiyorum. bi 4 yıldır daha tam öğrenemeden bıraktığım gitarı geçenlerde elime aldım. tekrar başlamak çok acı verici parmaklarım için ama israelvesile oldu. sanırım biraz da hayattaki yoğun tempomdan anca sıyrılabildim.
    gitara teşvik bile olabilir*.

  • brexite kananlar cahilin önde gidenidir.

    1. ab herşeyden önce iktisadi bir birliktir. midesi kaldırmayan yallah sovyetlere.

    2. ab üyeleri üyelik harcı vermezler. koskoca almanya'ya fitre-zekat verdirmişsiniz... elbette kurumların düzgün işleyişi için üyeler ortak bütçe oluşturacaklar. ortak pazar inşallah-maşallah-haleluyahla yürümüyor değil mi?

    3. britanya 2016'da 13 milyar gbp katkı yapıp 4 buçuk milyar gbp yardım almadı. 23 milyar 156 milyon gbp katkı yapıp 11 milyar 793 milyon gbp yardım aldı. gov.uk

    4. ab'ye verdiğinden daha az alanlara net contributor deniliyor. yani bütçeye net katkı yapan ülkeler. britanya ab bütçesine net katkı yapan 10 ülkeden birisi.

    5. britanya hemen hemen her alanda olduğu gibi bütçe konusunda da istisnalara sahip. 1984'te thatcher avrupa ekonomik topluluğu ile britanya'nın katkısını müzakere edip rebate mekanizması üzerinde anlaşmıştı. bu mekanizma, britanya'nın haksız bir şekilde diğer üyelerin tarım gibi politikalarını (özellikle fransa'nın) sübvanse etmemesini garanti ediyordu. yani birnevi vergi iadesi sistemi. 2016'da 23 milyar 156 milyon gbp katkı vermesi gereken britanya, rebate mekanizması sayesinde 17 milyar 873 milyon gbp katkı yaptı. yani yıllık 5 milyar 283 milyon gbp kendi cebine kaldı.

    6. brexitçiler haftalık 350 milyon gbp'nin ab'ye gittiğini iddia ediyor. en ufak bir şeref-namus kırıntısı taşımadıkları için bu noktada da halka yalan söylüyorlar. britanya, rebate sayesinde 350 değil 250 milyon gbp haftalık net katkı yapıyor ab'ye.

    7. bu 250 milyon pound'un 90 milyonu, yardım olarak tekrar britanya'ya geliyor. yani haftalık 160 milyon pound bir katkı söz konusu oluyor.

    8. ingiltere merkez bankası verilerine göre brexit, ilk aşamada britanya ekonomisi üzerinde %2lik bir daralmaya sebep olacak. bu da haftalık 400 milyon pound bir kayıp anlamına geliyor. 400 milyondan 160 milyonu çıkardığınızda britanya'nın ab üyeliği sayesinde aslında haftada 240 milyon pound kârda olduğu anlaşılıyor. kim kimi sırtlıyormuş?

    9. haftalık 160 milyon ingilizlerin cebine bile kalsa, bunu tarıma, eğitime harcamayacaklar. ne olur yorum yapmadan önce muhafazakar hükümetlerin bütçe eğilimlerini takip edin. austerity politikaları yüzünden hiç olmadığı kadar insanın yemek bankalarına düştüğü ifade ediliyor.

    10. ticaret müzakerelerinde tuhaflık ab'de değil, britanya'da. ab'nin kurulduğu günden bu yana 4 temel, değişmeyen prensibi var: insanların, paranın, malların ve hizmetin serbest dolaşımı. britanya'ya diyor ki, bu özgürlükleri koru, ortak pazar da ticaret anlaşmaları da köpeğin olsun. ama brexitin en önemli sebebi insanların dolaşım hürriyeti olduğu için britanya bunu kabul etmiyor. ab'ye üye 27 ülkenin, kendisi için prensiplerini terketmelerini istiyor. hassiktir ya, bu nasıl bir kibirdir... norveç, isviçre, izlanda ve lihtenştayn ab üyeleri olmamalarına rağmen ab bütçesine katkı yapıyor her yıl... britanya da yapmaya devam ederse, ona da tanınacak bütün bu efta üyesi ülkelere tanınan özgürlükler.

    11. hiçbir bulgar vatandaşı ''yarın ingiltere'de yaşayacağım lan'' diyerek göç edemez. 90 günlük serbest dolaşım hakkıdır onun adı. 90 günden sonra, iş bulmadan, kendini geçindirmeden, sosyal güvenlik kurumuna yük olmadan değil britanya'da, diğer 26 üyenin hiçbirisinde y a ş a y a m a z s ı n! o kadar aptal değil hiçkimse. vergi vereceksin, ssk'ya kaydolacaksın, diğer bürokratik işlemleri halledeceksin, devlete yük olmayacaksın.

    12. hiçkimsenin dile getirmediği bir nokta var: dönemin başbakanı david cameron, 2016 referandumundan önce britanya'nın üyelik şartlarını tekrar müzakere etmişti. ab, britanya'ya çok daha fazla alanda özgürlük, istisna tanımıştı. yani referandumdan ab'de kalma sonucu çıksaydı bile britanya eski şartlarda üye olmayacaktı. yeni şartlarda üye olmaya devam edecekti. bu yeni şartlar altında britanya istediğinde serbest dolaşımı bile durdurabilecekti. (emergency brake) ama kibir abideleri kabul etmedi bunu.

    13. kimsenin ingilizlerin işini elinden aldığı yok. polonyalı muslukçular meselesini araştırınız. ingiliz lordların yapmaktan imtina ettiği işleri göçmenler yapıyor. bu videoda yıllardır britanya'da yaşayan portekizli bir kadının haykırışını duyabilirsiniz. ''yıllarca sizin çocuklarınıza baktım, yaşlılarınızın bezini değiştirdim. şimdi beni niye ülkeden atıyorsunuz? ben size ne yaptım?'' diyor. 45 yıldır ülkede yaşayanların oturum izni yenilenmesi başvurularının reddedildiğini söylüyor milletvekilleri... ne olur biraz empati. aşırı sağcıların argümanlarına kendinizi kaptırmadan bir saniye düşünün, acaba bir bit yeniği olabilir mi bunda diye.

    yararlı linkler:

    https://assets.publishing.service.gov.uk/…f#page=49

    https://www.bbc.com/news/uk-politics-48256318

    https://en.wikipedia.org/…european_union_membership

    https://fullfact.org/…hority-350-million-explained/

    https://researchbriefings.parliament.uk/…y/cbp-7886

  • geçenlerde kısa mesafe taksiye bindim. taksici yol boyunca martılara küfretti. çok işimizi kesti diye. dedim ki abi siz de kısa mesafe almıyordunuz önceden. yanıt olarak geçmişte yaptığımız eşşekliğin bedelini ödüyoruz dedi. yorumsuz aktarım.

  • kendilerine istanbul sokaklarını dar eden başta kediler, kargalar ve martılar yüzünden daha tenha bölgelere çekildikleri için yaşanan durum.

    tabii bunun asıl sorumlusu da her köşe başına kediler için yiyecek bırakan hayvan severler. (serçeleri sevmiyorlar ama?!)

    bol yiyecek bulan kediler, üredikçe ürüyor. onların yiyip bitiremediği mamaları kargalar ve martılar yiyor. onlar da çoğalıyor. ufacık boylarıyla serçelerin bunlarla baş etmesi olanaksız.

    o yüzden gece 3'te o sivrisineğin vızıldamasıyla uykundan uyanıyorsun.
    tropik bölge sineklerinin çoğalmasıyla bu sorunu daha da derinden hissedeceğiz.

  • tabi,
    gideceğimiz yere ne kadar ücret ödeyeceğimizi bildiğimiz için,
    gidilecek mesafenin farketmediği için,
    müşteri seçimi yapılmadığı için,
    saygılı şöförlere sahip olduğu için,
    trafik kurallarına uyduğu için,

    “haksız rekabete” yol açmıştır.

    yemin ediyorum şu taksiciler güncel bir yeniçeri vakamızdır. adamlar kendileri hariç tekerlekleri olan herşeye karşılar. umarım bir gün vakayı hayriye gerçekleşir.

  • 7 güne kadar giriş çıkışlarda muafiyet gelmiş. kapıda vize uygulamasına dönüş her iki ülkenin de menfaatine bir uygulama olacaktır. bu uygulama hayata geçerse bodrum ve çeşme'nin soyguncularını hayal kırıklığına uğratacağı açıktır.

    hayırlı olsun.

    edit: kapıda vize olacak 10 adayı yunanistan göç bakanı açıklamış bunlar : limni, midilli, sakız, samos, leros, kalimnos, istanköy (kos), rodos, simi ve meis.

    gerekli evraklar şöyle: en az altı aylık geçerliliği bulunan pasaport , iki biyometrik fotoğraf , son üç aya ait banka hesabı dökümleri (planlanan seyahati karşılayacak kadar bakiye bulunması gerekiyor) , feribot bileti, otel rezervasyonu , seyahat sigortası , kimlik fotokopisi, başvuru formu

    vize ücreti belli değil ancak maksimum 80 euro olur. 2023 şengen vizesi de 80 euro. kapıda vize olduğu için belki daha az da olabilir.